Manoryalizm nedir? Tanım ve örnekler

Ortaçağ Avrupa’sında, ekonomik manoryalcılık sistemi, toprak sahiplerinin bir köylü işgücünden yararlanırken yasal olarak kârlarını artırabilmelerinin bir yolu olarak uygulanıyordu. Bir malikanenin efendisine birincil yasal ve ekonomik güç veren bu sistem, antik Roma villalarına dayanmaktadır ve birkaç yüz yıl boyunca devam etmiştir. Roma villası, Roma Cumhuriyeti ve Roma İmparatorluğu’nda üst sınıf için inşa edilmiş kır evlerine verilen isimdir.

Manoryalizmin Tanımı ve Kökenleri

Anglosakson Britanya’da manorializm, toprak sahiplerinin hem politik hem de sosyal olarak güçlü olmalarına izin veren kırsal bir ekonomik sistemdi. Manoryalizm sistemi köklerini İngiltere’nin Roma tarafından işgal edildiği döneme kadar izleyebilir. Villanın en parlak zamanı olan Geç Roma döneminde, büyük toprak sahipleri, koruma amacıyla topraklarını ve işçilerini güçlendirmek zorunda kaldılar. İşçiler, işlemek için arazilere sahip olurken ve toprak sahibi ile adamlarını korumaları için silah altına alındılar. Toprak sahibinin kendisi, işçilerin ekonomik katkısından yararlandı.

Zamanla bu, sekizinci yüzyılın sonlarından 1400’lere kadar gelişen ve feodalizm olarak bilinen bir ekonomik sisteme dönüştü. Feodal sistemin ikinci kısmında, birçok kırsal ekonomi yavaş yavaş malikane ekonomisine bırakıldı. Bazen senatörlük sistemi olarak adlandırılan manorializmde köylüler, tamamen malikanelerinin efendisinin yetkisi altındaydı. Ekonomik, politik ve sosyal olarak ona karşı yükümlü idiler. Bir toprak arazisi olan malikanenin kendisi ekonominin merkeziydi ve bu, toprak sahibi aristokrasinin yanı sıra din adamları için mülklerin verimli bir şekilde örgütlenmesine izin verdi.

Manoryalizm, Fransa, Almanya ve İspanya dahil Batı Avrupa’nın birçok yerinde çeşitli isimler altında bulundu. İngiltere’de ve ayrıca Bizans İmparatorluğu, Rusya’nın bazı bölgeleri ve Japonya kadar doğuda hüküm sürdü. Türkiye’de de köy ağaları olarak bilinirler.

manoryalizm-hakkinda-detaylar

Manorializm ve Feodalizm

Feodal sistem, Avrupa’nın çoğunda yıllarca manöralizmle örtüşecek şekilde varolurken, iki farklı ilişkiyi etkileyen ekonomik yapılardır. Feodalizm, bir kralın soylularıyla sahip olabileceği siyasi ve askeri ilişkiyle ilgilidir; aristokrasi, kralı gerektiği gibi korumak için vardı ve kral da taraftarlarını toprak ve ayrıcalıkla ödüllendirdi.

Manorializm ise bu aristokrat toprak sahiplerinin kendi toprakları üzerindeki köylülerle ilişki kurduğu sistemdir. Malikane, efendinin, malikanenin ve bir dizi komünal sistemin bir arada var olduğu ve herkese bir dereceye kadar fayda sağladığı ekonomik ve adli bir sosyal birimdi.

Hem feodalizm hem de maneviyat, sosyal sınıf ve servet etrafında yapılandırıldı ve üst sınıf tarafından ekonominin kökü olan toprağa sahip olmayı kontrol etmek için kullanıldı. Zamanla, tarımsal değişiklikler meydana geldikçe, Avrupa paraya dayalı bir pazara kaydı ve malikane sistemi sonunda geriledi ve sona erdi.

Manorial Sistemin Organizasyonu

Ortada büyük bir ev ile tipik olarak bir Avrupa malikanesi düzenlenmiştir. Burası malikanenin efendisi ve ailesinin yaşadığı yerdi ve ayrıca malikâne mahkemesinde görülen yasal davaların yeriydi; bu genellikle Büyük Salon’da gerçekleşirdi. Çoğu zaman, malikane ve toprak sahibinin mülkleri büyüdükçe, diğer soylular en az sorun yaşasın diye daireler inşa edilirdi. Lord birkaç malikaneye sahip olabileceğinden; bu durumda, malikanenin günlük işleyişini denetlemesi için bir kâhya ya da seneschal atardı.

Malikane aynı zamanda askeri gücün de merkezi olduğu için, bir kale kadar güçlendirilmemiş olsa da, ana evi, çiftlik binalarını ve hayvanları korumak için genellikle duvarlarla çevrelenirdi. Ana evin etrafı bir köy, küçük kiracı evleri, çiftçilik için arazi şeritleri ve tüm topluluk tarafından kullanılan ortak alanlarla çevriliydi.

Tipik Avrupa malikanesi, üç farklı arazi düzenlemesinden oluşuyordu. Demesne arazisi lord ve kiracıları tarafından ortak amaçlar için kullanıldı; örneğin yollar veya ortak alanlar demesne arazi olacaktır. Bağımlı topraklar, özellikle efendinin ekonomik yararı için geçimlik bir çiftçilik sisteminde serf veya villeins olarak bilinen kiracılar tarafından çalıştırılıyordu. Genellikle bu kiracılar kalıtsaldı, bu nedenle tek bir ailenin birkaç nesli on yıllar boyunca aynı tarlalarda yaşayabilir ve çalışabilirdi. Buna karşılık, serf ailesi yasal olarak efendiye kararlaştırılan mal veya hizmetleri sağlamakla yükümlüdür. Son olarak, özgür köylü toprağı daha az yaygındı, ancak yine de bazı küçük çiftliklerde bulunuyordu; burası, serf komşularından farklı olarak özgür olan, ancak yine de malikanenin yetki alanına giren köylüler tarafından işlenen ve kiralanan topraktı.

Serfler ve köleler genellikle özgür değillerdi, ama aynı zamanda köleleştirilmiş insanlar da değildiler. Onlar ve aileleri sözleşme gereği malikanenin efendisine bağlıydı.

Malikane Mahkemeleri

Yasal açıdan bakıldığında, malikane mahkemesi adalet sisteminin merkezindeydi ve hem medeni hem de cezai davaları ele aldı. Hırsızlık, saldırı ve diğer küçük suçlamalar gibi ufak suçlar, kiracılar arasındaki anlaşmazlıklar olarak ele alındı. Malikaneye yönelik suçlar sosyal düzeni bozduğu için daha ciddi olarak kabul edildi. Lordun ormanlarından izinsiz olarak kaçak avcılık yapmak veya kereste almak gibi şeylerle suçlanan bir serf veya villein daha şiddetli muamele görebilir. Büyük ölçekli cezai suçlar, daha büyük bir mahkemede krala veya temsilcisine sevk edilir.

Hukuk davalarına gelince, neredeyse tüm malikane mahkemesi faaliyetleri arazi ile ilgiliydi. Kontratlar, kiracılık, başlık paraları ve diğer yasal anlaşmazlıklar malikâne mahkemesinin baskın işiydi. Çoğu durumda, hüküm veren kişi lordun kendisi değildi; sık sık kâhya veya seneschal bu görevleri üstlenirdi veya on iki seçilmiş kişiden oluşan bir jüri birlikte bir karara varırdı.

Manoryalizmin Sonu

Avrupa, sermaye olarak toprağa bel bağlayan bir pazara değil, daha çok ticarete dayalı bir pazara doğru kaymaya başladığında, malikâne sistemi gerilemeye başladı. Köylüler malları ve hizmetleri için para kazanabilirlerdi ve artan kentsel nüfus, şehirlerde ürün ve kereste talebi yarattı. Daha sonra insanlar daha hareketli hale geldi, genellikle işin olduğu yere taşındı ve özgürlüğünü malikanenin efendisinden satın alabildiler. Lordlar sonunda, özgür kiracıların arazi kiralamasına ve ayrıcalık için ödeme yapmasına izin vermenin kendi yararlarına olduğunu keşfettiler; bu kiracılar, mülkiyeti serf olarak tutanlardan çok daha üretken ve karlıydı. 17. yüzyıla gelindiğinde, daha önce manoryal sisteme dayanan alanların çoğu bunun yerine paraya dayalı bir ekonomiye geçiş yaptı.